İnsan Hakları Okulu, Türkiye’de üniversitelerin özgür tartışma ve bilgi üretme mekanları olmaktan uzaklaşmasının yarattığı boşlukta, özgür ve eleştirel bir kamusal alan yaratma amacıyla yola çıktı. Bu amaç çerçevesinde İnsan Hakları Okulu kapılarını lisans öğrencilerine açıyor!

Konu: İnsan Hakları başlıklı seminer dizisinde Zehra Çelenk ile TV Dizileri ve Sinemada Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kadın Temsilleri, Yeni Yönelimler, Değişenler ve Değişmeyenler üzerine konuşacağız. 27 Eylül 2024 Cuma günü saat 18.00’de başvuru formunu dolduran ilk 20 lisans öğrencisi ile Ankara’da İnsan Hakları Okulu ofisinde bir araya geliyoruz.

Her ay düzenlenecek seminerlerin konuları ve başvuru için insanhaklariokulu.org adresini ve İnsan Hakları Okulu sosyal medya hesaplarını takip ediniz. Faaliyetlerimizden haberdar olmak için İnsan Hakları Okulu WhatsApp kanalına katılabilirsiniz.

* Bu program Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği tarafından desteklenmektedir.

Duyurular

BLOG'DA YENİ

  • Barınak ve Ötanazi: Köpekler İçin Nazi Kanunu
    Yazar: Serkan Köybaşı | 16 Ağustos 2024

    İnsan hakları kavramı tarihin belli bir aşamasında Avrupa’da ortaya çıktı. Öncesinde insan, haklarla korunan hukuksal bir olgu değildi. İnsanın birey olarak önemli olduğu ve çeşitli çıkarlarının haklarla korunması gerektiği düşüncesi zorlu ve uzun bir mücadelenin ardından kabul edildi. Bugünlerde Türkiye’nin gündemindeki sokak hayvanlarına yönelik kanuni... […]

  • Öyle Kolay Unutmamak: 1980’lerden Bugüne Türkiye’de Hatırlama Kültürleri ve Dinamikleri
    Yazar: Göze Orhon | 21 Haziran 2024

    Ulus-devletlerin toplumsal hatırlamayla, tarihle ilişkisinden, bu ilişkinin kaçınılmaz olarak inkâr ve toplumsal hatırlama/unutmanın sınırlarını rijit biçimde çizen bellek rejimleriyle tesis edildiğinden, bu monollitik ve dışlayıcı anlatıların 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren büyük ölçüde dönüşmek zorunda kaldığından bir önceki yazıda […]

  • Demokratik Paradoks, İnsan Hakları ve Yurttaşlararasılık
    Yazar: Zeynep Savaşçın | 3 Mayıs 2024

    Savaşların, giderek otoriterleşen iktidarların, seçmene indirgenmiş yurttaşlığın ve Lefort’un totaliter rejimlere özgü olduğunu düşündüğü kamusal alanın devletin özel alanına dönüşmesi tehditlerinin gölgesinde demokrasinin bir gün gerçekleşebilir olduğuna ilişkin umut sürekli kan kaybediyor. Oysa belki de o umudu tazelemenin yolu gerçekleşebilir bir […]